UA-35604114-2
top of page
4Q4A9077.JPG

KINA GECESİ 

Bizde üç şeye kına yakılır:

Bir; gelinlik kıza: Gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye.

İki; Kurbanlık koça: Allah’a kurban olsun diye.

Üç; Askere giden yiğitlerimize: Vatana kurban olsun diye

Osmanlı zamanında düğün

pazartesi günü çeyizin damat evine gönderilmesiyle başlardı.

Çeyiz alayının önünde kumaşlar, meyve ve çiçeklerle ağaç şeklinde süslenmiş nahıllar ( Osmanlı geleneğinde düğün, sünnet alayı türünden eğlencelerde ağaç şeklinde yapılan, üzerinde balmumundan insan, hayvani meyve, çiçek, gemi modelleri bulunan ve çeşitli mücevherler, renk renk kağıtlardan kurdeleler ve gümüş yapraklarla bezeli şenlik süsü) taşınırdı.

Salı günü yapılan gelin hamamından sonra, çarşamba akşamı gelin evinde kına gecesi düzenlenirdi. Bu sırada beyler de selamlıkta ya da damat evinde eğlenirlerdi. Kına gecesinde gelin, genç kızlar ve yengeler bindallı adı verilen elbiseler giyerler, gelinin yüzüne pullu al duvak örtülürdü. Damadın akrabalarından birkaç kişi, kınayı gümüş tepsi içerisinde ve üzerinde iki mum dikerek gelin evine getirirlerdi. Bütün misafirler yerlerini aldıktan sonra kayınvalide kendi getirdiği ipek kumaşı yolluk gibi önüne serdirirdi. Gelin ve arkadaşları, ellerinde yanan mumlarla ve gelinin başına bereket parçaları saçarak davetlilerin yanına gelirlerdi. Gelin yere serilen kumaşın üzerinde yürüyerek kayınvalidesinin elini öpmeye giderdi. Ortaya kuruyemiş, çörek, badem şekeri getirilir, kına gecesine özgü türkü ve maniler söylenerek gelin ağlatılır, bunun bereket getireceğine inanılırdı. Daha sonra gelin bir yastığa oturtulur, kayınvalidesi evucunun ortasına bir altın koyar, mutlu evliliği olan bir kadın tarafından gelinin avuçlarına, parmak uçlarına ve ayak başparmaklarına kına yakılırdı. Gelin uvucundaki bu altını uğur ve bereket için saklardı. Arkadaşlarıda kendi kısmetleri açık olsun diye ellerine kına yakarlardı.

mutlukent mahallesi 1920.cadde 49/1 beysukent çayyolu

  • Facebook Sosyal Simge

Follow us

bottom of page